Ne bileyim ben yahu?

efendim, hazır güzel bir aya girmşken ben size 'Ne bileyim ben yahu?' sorusunn temelini anlatacağım.

Genelde, bıkkın ve sıkılmş bir halde oluruz. Kendimiz de pek yakışıklı değiliz şükürler olsun ki ama o günler artık iyice dibe vurmuşuzdur. Hani aynaya bakınca 'Kim bakıcak lan sana tipsiz' dediğimiz günler. Büyük ihtimalle sınav döneminzdir ya da yaklaşyordur, sekmez. Siz yine çalışmamışsınzdır ki senenin başında 'Günlük çalışıyorum bu sene' parolasıyla yola çıkıp, ilk deplasmanda golü yemişsinizdir, problem değil. Arkadaşlarınıza ilgisizlik tavan yapmıştır, pc'nin başına geçip 4 kere facebook, 5 kere twitter, 3 kere forumlar döngüsünü de tamamladıktan sonra, zamanın nasıl geçtiğini hala daha çözemediğimz o oturuş dönemini de tamamlamışsınızdır. Yani şeyi anlatıyorum, sizin çok kullandığınız 'rutin hayat' konumuna geçmişsinizdr ve bunun en kötü evresindesinizdr.

Sonra bir cafede, trende, otobüste, sohbet sayfasında, daha önce hiç içine girmediğinz bir sınıfta, barda, konserde, ilk defa aldığınz bir derste ya da herhangi alakasız bir yerde birine rastlarsınız. Şu "-abi hiç tatmadığım bir duygu be" dediğimiz duyguyu tadarsınz. Tarifi yok, anlat desen anlatılmaz. Annesinin karnından çıkar çıkmaz memeye yapışan bir varlığın önceden yaşamadığı bir duyguyu yaşayablmesine de itiraz ya da sorgu hakkımz yok zaten. Pek tabii siz de yaşarsınız. Utanmazsınız, hayal kurmaya başlarsınız. İlk hayaller etkileme yollarını açar, gerisi tanışma, sonrasını pek dillendirmezsinz, size özeldir...

Sanırım gerçekten o duyguyu yaşayan birisinin evreni doğru işliyor, yani hayaller bir şekilde önünüze geliyor, siz anlamıyorsunz. Dönüp bakınca hatırlıyorsunz en başında O'nun ne kadar da 'imkansız' olduğunu. İnsan yaşarken hatırlamaz ki zaten, O'nu yaşamak varken zorlukları hatırlamak da aptallıktr, orası ayrı. Ve işte bu duyguyu anlatırken insan anlatamamaya başlıyor. 'Ne bileyim ben abi, şey oldu işte, oldu yani, bilmiyorum.'' cümlesi düşmüyor dilimizden ve biz aşık oluyoruz hiç yaşımza falan bakmadan. İnsan dediğin 18-19 yaşlarında aşık olur bizim öğrendiğimz. Ne haddine yirmiden sonrası da demiyoruz çünkü demiştik ya sorgulamak yok.

Hepsi için konuşmuyorz ama hayatının gençlik evreleri de genellikle 'sanmakla' geçiyormuş, bunu öğreniyoruz. Çok sevdiğini sanmak, o kişisiz yapamayacağını sanmak, aşık olduğunu sanmak, ölesanmak gibi. Pişman olmuyoruz tabii ki. Yaşanan her şeye saygımız olsun ki yaşayabilecek şeylerimiz olsun diyerek '(u)mutlu' insan profilimizi bozmuyoruz. Geçmişi de unutmuyoruz ama hatırlamıyorz da, ne garip. Düşünürsen eğer, hatırlarsın sorun yok ama düşünmüyorsun işte. En güzeli de bu sanırım. An.

Sonra açıp bu yazıyı yazıyorsun, aylar sonra bakmışsın aylardan kasım olmuş. Kasım güzel ay, Eylül'e hiç girmiyorum bile.

-hep ummadığınız anlarda ama hep güzel şeyler yaşayın, bu mümkün.-

şüphesiz ki şarkı : tıkla kanka

-İnsan olmak yetmez yetmiyor zaten
Süpermen Süpermen olmak lazım bazen... hobaaaa :)) saygılarımla..