Sokak lambası...

Saat gecenin yarısını geçmişti bile dışarıda ince bir yağmur tembelce sessizce yağıyordu. Yitik bir sokak lambası loş ışığı etrafında sokağı aydınlatmaya çalışıyor yağan yağmur altında ıslanan adam lambanın altında oturuyordu. Belli sarhoştu başka kim böyle bir havada dışarıda durur ve ıslanmayı göze alırdı. Bir türkü mırıldanır gibi ağzını oynatıyor ve belli belirsiz kelimeler iki dudağı arasından dökülüyordu.
“Açlığın egemenliği” hüküm sürüyor yeryüzünde ve insanlar açlar; fakat yinede memnunlar durumlarından ya da öyle görünüyorlar. Öyle görünmek zorundalar başka bir şey gelmez ellerinden. Kime sığınsınlar ki nereye gitsinler güç karşı tarafta ve onlar çaresiz yalnız bırakmış güzel insanlar onları ne yapsınlar? Ah Tanrı mı? Ondan yardım beklemek işlerin en aptalcası. Tanrı hayatın insanlara ne kadar acı çektirdiğini bilmiyor ya da biliyor da insanların yardımına koşmak istemiyor. Tanrı öyle her şeyden haberdar, sonsuz güçlü ve merhametlide değildir, sözün kısası yoktur! Uydurma hepsi uydurma bütün hayat uydurma ama ben kanmam bunlara.
Dünyayı aşk ve açlık yönetiyor. İnsanların o kadar abartılı tekniklere ihtiyacı yok buğday tarlasını sürmek yeter esasen onlara. Hayatı kolaylaştırmak için bulunduğu söylenen her türlü yenilik zorlaştırıyor daha bir yaşanmaz yapıyor yaşamı. Hunharca sağlanan gelişme ve bunun çekimi altına girmiş insanoğlu sistemin kendisine sunduğu yeniliklerden yararlanmak isterken ekmeğinden oluyor. Açlığın yoksulluğun etrafında kümelenen insan yığınları kendilerine ekmek vaadinde bulunanlar altında eziliyor, onlara boyun eğiyor kendilerini yönetmelerine izin veriyor. İnsanın kendi kendine bulduğu tamamen doğal bir afyon olan aşk bir başka hüküm sürücü dünya da. Romeo’lardan Şirin’li masallara kadar her çeşit hikâye de kendinden geçmiş insanlar etraflarında olandan bitenden habersiz anı yaşamaktalar. Tamamen insani ve hormonlara dayalı bu duygu çerçevesinde dünyevi sorunlardan kendilerini soyutluyorlar. Ama yine de en masumu aşk; dünya yöneticileri arasında sadece yaşayanlara zarar veriyor ve kan dökmüyor.
Yağmur şiddetini artırır iken sessiz gecede sokak lambasının altında oturan sarhoş adamın ağzından bu cümleler dökülüyordu. Birileriyle bir şeylerle kavga eder gibi bir hali vardı heyecanlıydı. Durmadan ara vermeden konuşuyor bu ve buna benzer cümleler kuruyordu. Tüm bunları sen nasıl duydun diye sorarsanız bendim o adam…

M.KESKİN…