TANRIYA


Asilik değil bu benimkisi aciz bir kulun sorgusu.Madem öldürecektin niye yarattın bizi,biz olmazsak sen neye yararsın kendine sor bir….
Bilir misin nasıl bir duygu sonunda öleceğini, yok olup gideceğini bildiğin halde bir hayat kurmaya çalışmak, hayaller kurmak, umut etmek? Biliyorum bir gün öleceğim, toprak olup unutulup gideceğim ama bundan da hiç korkmuyorum.Aksine sana inat,ölüme inat gülerek dolu dolu yaşıyorum ve biliyorum ki ölüm beni bir kez yakalayacak.Ogün gelecek bu dünyada yaptıklarımdan dolayı sorguya çekmeye kalkacaksın sanki yaşadıklarımın sorumlusu sen değilmişsin gibi..benimde sana bir sorum hey Tanrı hangi günahımdan ötürü öldürdün beni…

Bektaşi senle girdim dergâha
Yüzüm sürdüm yoluna
Şarapta buldum huzuru
Yükseldim erenler katına
Şaraptır ruhun ilacı
İçtikçe sarhoş olmalı
Her kadehte aşkı tatmalı
Yükseldim erenler katına

M.KESKİN

Acaba Napsam ki?

Yaz tatili geldi sıkıntılı dönemler başladı. Evde kös kös oturuyorum bir yere çıkamıyorum çok sıcak her yer. Sıcak geçse bazen para olmuyor nereye çıksam falan...
Neyse can sıkıntısından bu dolayı bu yazıyı yazayım dedim.
Geçenlerde alsancaktan 70 numaralı otobüse binecektim. Tam durağa gelirken ne göreyim durakta duruyor. Hemen atladım bindim. Bir baktım yanlış güzergahtan gidiyor yanımdaki kadına sordum
ben: bu araba 70 değil mi?
kadın: evet 70!
-- neyse dedim herhalde ilerden döner falan... dönmedi..
ben:pardon bu araba 70 değilmi?
öndeki adam: hayır 79! bu durakta in başka arabaya bin.

--hadiiii!

neyse indim.. indiğim yerde dolmuş değnekçilerine sordum
ben: buradan buca otobüsü geçermi?
değnekçiler: geç yolun karşısına bak orada durak var orada bekle.
--yolun karşısına geçtim beklemeye başlamadan önce durağın yanındaki börekçiye girdim
ben: abi bi su ver.
börekçi: buyur
ben: buradan buca otobüsü geçermi?
börekçi: evet durakta bekle gelir
ben: tamam teşekkürler!

---- ulen arkadaş bekle bekle gelen giden yok...

ben:abi bu otobüs kaç dk.da bir gelir.
börekçi: şimdi trafik yok 15 dk.da bir gelir.
ben: hangi numaralar geçiyor buradan?
börekçi: 670-270
ben: teşekkürler

---bekle bekle gelen yok alala en sonunda durağa gelen elemana sordum

ben: buradan buca otobüsü geçer mi?
durağa gelen eleman: evet geçer!
ben: sağol

--2 dk geçer

durağa gelen eleman: buradan geçmiyor alt yoldan geçiyor...
ben: yine sağol :D

---indim alt yola oradan otobüse binip evime geldim.

Kıssadan hisse 79'u 70 diye gören gözümün de, otobüste yanımda oturan teyzenin de, yoldaki 2 değnekçinin de, börekçinin de taa .....


Hikaye devam ediyoreee!

Buluşma var, yarış var... Pınarbaşı pistine fotoğraf çekmeye gittim.Fotoğraf makinamı yanıma aldım gidip yarışan motorsikletleri çekecem falan.. Pan yapacam içimde kalmıştı... Bindim pınarbaşı dolmuşuna dedim autodrom pistinin oradan geçermi geçer dedi.

---Yolda gidiyoruz şöföre sordum.
Ben: Abi pistin oraya gelince beni indirir misin?
Dolmuşçu: Daha çok var gelince indiririm seni.
ben: tamam.

--- gidiyoz gidiyoz pist yok.taa kemalpaşa yoluna çıktık, yeşilçam diye bir yere döndük. Dolmuşçu orada durdu. Başka dolmuşçuya el kol yaptı.

Dolmuşçu: ben seni çok getirmişim bin şu dolmuşa git onunla dedi. Diğer dolmuşçuyu tembihledi.

--- bindim dolmuşa rahat 15 dk yeniden yolculuk yaptım. baya ilerledik. dolmuşçu telefonla konuşuyor. Yolda kadının biri müsait bir yerde dedi. Ondan sonra durdu. konuşmaya devam ediyor. AA kardeş sen burada in pist biraz geride dedi.

Hadii indim 5 dk yürüdüm pisti buldum. Yarışlar iptal olmasın mı sıcak hava yüzünden!

---- Oradaki bayan bugün sıcaklar yüzünden gençlik bilmem ne başkanlığı yarışları iptal etti dedi.

O an beni doğru yerde indirmeyen dolmuşçuya, o başkanlığa vs vs hepsine dua ettim :P

Sonra çıktım pınarbaşını gezmeye başladım. Köy, kasabanın gelişmişi kırsal gibi bir yer hoşuma gitti ama ... Sokak aralarında atlar ve çocuklar, eski traktörler vs.. Baya fotoğraf çektim ama ışık çok sertti hiçbirini beğenmedim. At üzerinde bana poz vermek için yarışan çocuklara çok teşekkürler. Abi beni de çeksene diye havuz başında duran çocuklar apayrı bir tatlıydı. Tüm olumsuzluklara rağmen çocukları tüm hayal kırıklığının üstünden gelmemi sağlamıştı. Motorsiklet çekmek yerine at çektim tek fark bu! Oha at var la

Dün Gece Bir Düş Gördüm...

Bu sabah çok mutlu uyandım. Bozmamak için bu mutluluğu bakmıyorum bugün haberlere, senelerdir aldığım gazeteyi ilk defa almadım bugün çünkü bir düş gördüm gece. Her gün ölümlerin duyulduğu dağlarımda halaylar çekiliyordu, Amed diyordu yanımda ki kız, benim Diyarbakır dediğime, Dersim diyordu bir başkası Tunceli’ye ve gülüp söyleşiyorduk barış içinde.

Hakkâri’deki çocuklar üstü başı düzgün neşeli bir şekilde okula gidiyordu ve modern bir şehir havası vardı Hakkâri’de. Erzurum’dakilerde İzmir’dekiler gibi heyecanla karşılıyordu kar yağışını çünkü kar felç etmiyordu hayatı; yollar düzgün, ulaşım sorunu yoktu. İnsanlar ölmüyordu Bayburt’ta yağmur yağdığı zaman ve çarpık kentleşme yoktu ülkemin Batı’sında. Sonra duydum ki doğmamış hiçbir zaman Tayyip, Baykal, Özal, Çiler ve daha bunlar gibi niceleri. Atatürk sağdı Dolmabahçe de dinleniyor, bahçede oynaşan bir kedi köpek gördüm ve çok şaşırdım bu kadar iyi anlaşmalarına ta ki isimlerini öğreninceye kadar köpeğin adı Kenan evren’di kedini ki feto tamam dedim o zaman. Behice Boran, M.Ali Aybars ve onun gibilerdi siyasi yöneticiler, Denizler, Hüseyinler yaşıyordu. Bir köşede Nazım’ı gördüm şiir yazıyordu aşk üzerine, açlık kalkmış işsizlik sorun değildi halkım hak ettiği şekilde insanca yaşıyordu ve Aziz Nesin tuhaflık bulamadığı için öykü yazmakta zorlanıyordu. Uğur Mumcu’lar, Kışlalılar, Üç oklar yaşıyordu. Uşaklık yapmıyorduk hiçbir ülkeye insanlarım onurlu ve başları dikti. Kürt sorunu, Alevi sorunu yoktu. Caminin yanında Cem evi vardı bir yanda semah dönülürken diğer yanda namaza durmuştu insanlar huzurla. Edebiyat üzerine tartışmalar yapılıyordu televizyon kanallarında, darbe korkusu yok laiklik elden gider diye bir endişe taşımıyordu kimse.

Mutlulukla kalktım yataktan yüzümde çocuksu bir gülümseme rüyaymış dedim kendime ve iki damla yaş süzüldü gözlerimden bir düş gördüm dün gece…


M.KESKİN

Film İncelemeleri

Uzun zamandır bazı filmleri tanıtmak istiyordum ama nasıl yapsam diye düşünüyordum. Bu blogu açtıktan sonra karar verdim. Buradan birkaç filmi kısa kısa tanıtacam ve önerecem.

>Yazı Tura
2. kişinin 2 farklı hayatını anlatan bir film. Şeytan Rıdvan ve Hayalet Cevher'in başından geçenleri anlatır. Rıdvan ve cevher askerliğini birlikte yapmışlardır. Güneydoğuda askerliği sırasında rıdvan mayına basar bacağı kopar.
Askerlik bitiminde memleketlerine dönerler. Olaylar burada kopmaya başlar.
Rıdvan bacağının kopmasının şokunu bir türlü atlatamaz ve tüm dünya sanki ona karşıymış gibi görünür. "Ben size bacağımı verdim siz bana karşısınız." tavırları içine bürünür. İstediği kızı alamaz. Tek başına iş göremez hale gelir.
Cevher ise mafya, kabadayı bir hale gelir. Olaylar onu sürükler. Kendisi istemese bile sanki bir güç onu olaylara sokar.
Kenan İmirzalioğlu ve Olgun Şimşek'in başrolleri paylaştığı filmin yönetmeni Uğur Yücel.

Bu filmin hoşuma giden diğer bir yanı ise müziklerini Erkan Oğur'un yapmış olması. Müzikler filmi öyle bir etkilemişki sanki olayları canlı yaşıyorsunuz ve vücudunuza işler hale geliyor.
Kısacası bu film izlenmeyi fazlasıyla hakediyor.

The Man From Earth ( Dünyalı)

Bu filmi üniversite hocalarımdan birisi önermişti. 14.000 yaşında olduğunu iddia eden bir üniversite profesörünün, yine aynı üniversitede profesör olan arkadaşlarına bunu inandırmaya çalışmasını anlatıyor.

John Oldman birgün evinden taşınmaya karar verir. Bunu sanki birşeyden kaçmak ister gibi yapmaktadır. Profesör arkadaşları John'un bu halinin nedenini sorar ve olaylar gelişir.

14.000 yıl boyunca yaşadıkları ne ıstırap çektiği ve 14.000 yaşına nasıl geldiğini, neden böyle olduğunu ve tarih hakkında yanlış bilinen şeyler olduğunu anlatır.
Kendi arkadaşlarını kendi hikayesine inandırmak ister. Bazıları inanır bazıları anlattıklarının hikaye olduğunu düşünür bazıları ise ağlayarak cevap verir. Tüm bu olaylar içinde verdiği bir örnek ölümle sonuçlanır.

İlk insandan günümüze kısa bir değerlendirme niteliğinde olan film gerçekten çok ilgi çekici bir solukta izlenebilir bir film.

Tabutta Rövaşata
Filmin başında çok sıkılmış ama ilerledikçe çok sarmaya başladı en sonunda bırakamadım ve bitince biraz daha devam etse dedim.
Ahmet Uğurlunun başrolünü oynadığı Derviş Zaim'in yönetmenliğini yaptığı bir film müziklerini ise BabaZula yapmış.
Araba hırsızlığı yapan bir kişinin başından geçen olaylar, uyuşturucu ve imkansızlığın bir arada olduğu filmde bir aşk olayı da geçiyor.

Çay borçlarını bile ödemeyen Mahsun(ahmet uğurlu) balıkçı dostlarından borç alır. Çay bahçesini temizleyen ve düzgün bir işe giren mahsun yine huyundan vazgeçemez ve araba çalmaya devam eder. Çay bahçesinde görüp tanıdığı uyuşturucu çeken bir hayat kadınına aşık olur olaylar gelişir.

Film mahsunun tavuskuşu çalmaya çalışırkenki bir anda biter.
Film izlenmeye değer çok kaliteli. Müzikleri de etkileyici. Mutlaka izleyin.



Eternal Sunshine Of The Spotless Mind ( Sil Baştan)

Bu filmi anlatmaya sayfalar yetmez. Senaryosunu yazmak belki 100 sayfa sürer ama içindeki duyguyu oyunculuğu ve müziklerini anlatmaya zaman da yetmez mekan da.

Film IMDB top 250 listesinde yer alıyor. Benim gönlümde ilk 10 film arasında yer alıyor. Joel ve Clementine'nin tanışmaları aşkları üzerine bir film. Clementine Joel'u hafızasından sildirir. Sildirme işlemini öğrenen Joel çok kızar ve Clementine'ı hafızasından sildirir. Clem çok farklı bir kişiliktir. Ruh haline göre saç boyatır eğlencesine düşkündür.

Aklına gelen şeyleri hemen yapar. Joel ise daha asosyal yeniliklere pek açık olmayan sıradan bir insandır. İki farklı yapı, iki kutup bu çifti bir araya getirir.

Kader bu, birbirlerini hafızalarından tamamen sildirmişken yeniden bir araya gelirler. Bazı kanıtlar bu birlikteliği de bitirir.

Jim Carrey ve Kate winslet'in başrollerde oynadığı filmin yönetmeni Michel Gondry.


Çekim açıları ve özellikle kurgu çok güzel.
Filmi ilk izlememde anlayamamıştım üzerinde biraz geçtikten sonra anladım. Clemin saçları olayı çözüyor aslında. Kaderin nasıl bir şey olduğunu ve insanın seçimlerinin nasıl olduğunu ama kaderin üstün geldiği anları filmde görüyoruz.

Devam edecek...

Yeni js deneme testisi

Bu linkin üzerine gelince açıklama şeysi çıkacak bla bla.
Mootools eklenti koduyla bunu yaptım gayet güzelmiş aslında. Blogspot html düzenlemede head başlığı arasında ve body bölümünün sonuna eklenen 2 kod. Sunucuya yüklenen 4 parça resim ve yeni yazı yazarken html bölüme yazacağınız ufak bir kodla çok kolay yapabilirsiniz.

Teşekkürler Mootools

Tilt shift fotoğrafçılık ve fotoğraflar

Tilt shift kısaca minyatürleştirme olayıdır. Fotoğrafı çekerken özel lenslerle ya da fotoğrafı çektikten sonra photoshop ve benzeri bir programla fotoğrafların içindeki nesneleri minyatür gibi gösterme olayıdır.
Genel olarak fotoğraf, alttan ve üstten bir miktar bulanıklaştırılır odak kısmı netleştirilir renkler minyatüre göre biraz canlandırılır.
Tilt shift için olan lensler burada ama fiyatları biraz tuzlu. Buraya tıklayın ve fiyatları görün :)>Link
Örnekleri verelim biraz:




Daha fazla örnek için Flickr grubunu ziyaret edebilirsiniz. Smashing magazine sayfasındaki 50 tane güzel tiltshift içintıklayın


Ben lensi alamam photoshop dersleri bana yeter diyenler için geliyor: Photoshop Dersi

Fotoğrafınızı yükleyip hızlıca oynama yapıp sonuç alabileceğiniz bir site: Tiltshiftmaker.com

2 tane daha ders:
1.ders
2.ders

Canon A570is Fotoğraf Makinesi İnceleme Tanıtımı



Uzun uğraşlarım sonucu compact sınıfında manuel özelliklere sahip eli yüzü düzgün bir makine buldum. Biraz fotoğraf çektikten sonra size tanıtmak istedim. Açıkçası ben beğendim, aynı fiyata alınan diğer kompactlara göre gayet iyi bir makine. Oto modda kullanacaksanız da iyi manuel modları da çok iyi. Oto modda çekim yapacaklar istedikleri makineyi alsınlar beni bağlamaz ama manuel ve yarı manuel bir şey istiyorsanız bu makine tam size göre :)

Makinenin ön tarafında flaş, vizor ve yardımcı poz ışığı bulunuyor. Alt tarafta ise objektif ve aksesuar takmak için bir düğme bulunuyor. Bu düğmeye basıp makinenin önündeki halkayı çıkarıp yerine aksesurlar takabiliyorsunuz.

Arkasına bakınca işte en önemli kısımları görüyorsunuz. Bir tane boşta tuş var onu sonradan ayarlıyabilirsunuz. Fotoğrafları izlemek ve çekim yapmak için arkadan kızaklı sürgü var. Flaş açıp kapama manuel focuks ekranı açıp kapama menü her şey burada

Gel gelelim en merak edilen konuya a590is ile ne farkı var diye. İkisini de inceledim ikisini de elime aldım baktım. A590is'de kolay mod var A570de ise panorama modu var. A590da panaroma yok. A570 7mp a590 8 mp. Diğer kısımları tamamen aynı

A570is'nin macro çekim modu 5 cm ama manuel modda manuel focusla bu değerin altına inebiliyorsunuz.

Chdk ile raw çekim yapabiliyorsunuz. Ekranda pozlama değerlerini görebiliyorsunuz. Sayısal loto oynamaya kadar bir çok özellik geliyor chdk ile. Raw çekimleri photoshop ile açamadım. Raw Therapee programında rahatlıkla açılıp işlenebiliyor. Chdk ile pozlamayı 1 veya 2 dkya kadar çıkarabiliyorsunuz.

Teknik detaylara buradan ulaşabilirsiniz. http://www.letsgodigital.org/tr/camera/specification/1524/show.html
Benim çektiğim örnek fotoğraflara ise buradan ulaşabilirsiniz. Donanımhaber sitesindeki bu başlıktan da çekim kalitesine bakabilirsiniz.

o değil de..

Haydarpaşa garının girişinde durupta sen mi büyük ben mi Istanbul demişliğim vardır..


eve çıkınca bizim yavruya(yavru dediğime bakma voltran gibi bişe)anahtar verdik adam eve kız atsaydı(kızlardan özür diliyorum ayrıca niye diliyosam bu blogda kız olduğunu zannetmiyorum)daha iyiydi..olee pisikolojik vuruyo ki adam zekasına hayyranım..bi gün bizi doğm gününe çağırıyo adam organizasyonu kurmuş..ee nerde kutlucan dedik adam sizin evde sizde gelin dedi..bir hafta uykularım kaçtı..bu nasıl bi gamsızlık..abarttım lan ha ha..


geçen(geçen dediim aylar öncesi)süzgeç yoktu 5 litrelik su bidonunun altını deldim defalarca..bole kendimle gurur duyuyom ama thehe önemli olan ihtiyacı olunca insanın çözüm üretmesi flan bi havalar ama görsen..ee noldu dersen makarnanın bidonla hunharca buluşmasından sonra bidon sıcaklıktan yamulup bükülmesin mi..sıç..o an çok pis kötü hissettim kendimi..nasıl oldu da unuttum..bidonun kesilen kısmı kapanıp makarnayı almama izin vermedi..ben bi şekilde ulaştım ama bizimkiler yemeğe pek yanaşmadı..yenir ki bu olum diyerek kanıtlarcasına bi kaç tane ağzıma attım göt olmamın şiddetini arttırıcasına..bidon ve makarna işbirliği yapmışcasına pis pis güldü bana..evet güldü ya..


ç harfini unutan arkadaşım var benim..çe bildiğin (ç) lan işte..



makarna ve pattez konusunda yüksek lisans yaptım olm ben..makarnayi maymun ettim ha ha pattezin bokunu çıkardım kabuklarını fln kızartır oldum..eee bravo sanki çok ilginç bişi..


ara ara nöbetlerim geliyo salak salak kendimi bişeye kaptırıyom sıçırtığını çıkarana kadar sürüyo bi de..en son iğne iplik buldum elime ne geldiyse dikmeye başladım..en son bi baktım o da ne? ha hiçbişey diilmiş..


o değil de bu değil de ne mıyya goduum..


olm hani koşuya başlıcaktık be.

Ayvalık


Ayvalık, Balıkesir ilinin sevimli bir ilçesi. Gezdim, gördüm, beğendim bir de sizinle paylaşayım dedim. İzmirden 2 saat içinde ayvalığa gidebiliyorsunuz. Bir fotoğrafçılık kulubüyle ilk gezim olacaktı. A570is makinemle eos450d'lerin arasına dalma cesaretini gösterdim. Sabah telaşla otobüse yetişecem diye didindim eshot gelmedi bekletti beni. Sonunda yetiştim arabamıza. Ayvalığa ilk girince çok sıradan bir yermiş havası uyandırdı bende. Ne bileyim görünüş olarak İzmire benzer bir yer gibi geldi ilk başta. İlk başta ayvalığın içinden geçerek cunda'ya girdik. Yolda rehberimiz Serkan abi uyarıda bulundu burada her gün saat 5'te İstiklal Marşı okunur. Herkes işini o saatte bırakır dedi. Bu uyarıyı aldıktan sonra Cunda'ya girdik. Cunda'ya girince boğucu, leş gibi bir sıcak vardı. Hani derler ya sıcaktan donum götüme yapıştı. Öyle bir şeydi işte.(Cunda: Ali Bey Adası)

Cunda'da hepimiz dağıldık ve fotoğraf avına başladık. Her grup başka bir yere gidiyor ve kendi modelini seçiyordu. Tarihi ara sokaklara daldık. Sokaklar gayet küçük ve taştandı. Araba geçemeyecek kadar küçük bu taş sokaklarda o kadar çok hikaye vardı ki şaşarsınız!.
Cundanın sokaklarında gezerken dikkatimizi çeken önemli bir şey halkın cana yakınlığıydı. Fotoğrafçılar buraya o kadar çok geliyormuş ki halk artık onları benimsemiş ve onlara fotoğraf için malzeme çıkacak yerleri tarif ediyorlardı.



Çocuklar bize model olmak için can atıyorlardı burada. Biz nereye gidersek bizi takip ediyorlardı bazen de bize yol gösteriyorlardı.



Biraz sokak çekimleri yaptıktan sonra 90lı yıllarda Rahmi Koç tarafından restore edilen değirmene geldik. Burasını bir cafe tarzında döşemişler ve içerde bir kitaplığı bulunan oda yapmışlar. Odanın içinde duvar boyaları dikkat çekiyordu. Burada modelimiz bize poz verdi ve bir kaç poz fotoğraf çektikten sonra cafede oturup uzun soluklu bir fotoğraf söyleşisi yaptık.

Buradan indik yoldaki tarihi eserleri ve fotoğrafçı gözüyle baktığımız nesneleri çektik. Sanki buranın hayvanları bile bize poz veriyordu. Yolda kediler ve köpekler sırf bizim için güzel görüntüler oluşturuyordu.

Sonunda cunda turumuzun sonuna gelmek üzereydik. Buradan ayrılmadan önce yemek yemek istedik. Beybaba restaurantta Papilla denen balık türünün tadına baktık yemeğimizi yedik. Yemek yedikten dışarı çıktığımızda dışardaki restoranlar bizi çağırmaya başladılar İFC üyeleri, İzmirin en kaliteli fotoğrafçıları gelin ! diye çok şaşırdık gerçekten.


Buradan Ayvalığa geri döndük ve yeniden sokaklara dağıldık. Sokakta Balıkçıların çalışmalarına şahit olduk. Ağ ören, tamir eden balıkçıların fotoğraflarını çektik ve çok sıcak kanlı bir ayvalık kadını bize 1 tabak sarma ikram etti. Gezinin yıldızı olan bu sarma uzun süre konuşuldu.


Ayvalıktan çıktıktan sonra Şeytan Sofrasına güneşin batımını izlemek için yola çıktık. Burayı gördükten sonra " arkadaş şeytan da ağzının tadını biliyomuş ha" diyesi geliyor insanın. Ormanlık bölgesinin üstünde bir tepe kayallıklardan oluşan ufak uçurumlar ve göz alabildiğince deniz ve adalar....

Rivayete göre şeytan burada görülmüş ve ayak izi burada bulunuyormuş. Burada bir çok ormanlık alan bilerek(!) yakılmış. Nedeni de doğal dengeyi sağlamakmış.

Şeytan Sofrasına ayvalığın içinden kalkan otobüs ve dolmuşlarla ulaşabilirsiniz. Ayvalığa gidip burayı görmemek olmaz.

Peki Ayvalığa Nasıl Gidilir?
Ayvalığa şehirlerin ana terminallerinden otobüsle rahatlıkla gidilebilir. Ayvalığın içinde gezmek içinse Belediye otobüsleri veya dolmuşlar hizmet görüyor. Zaten ilk başta gideceğiniz ana bölgeye otobüs veya dolmuşla gittikten sonra saatlerce buralarda kaybolma korkusu olmadan gezebilirsiniz.


Yapmadan Dönme: Cundadaki taş sokakları gezmeden, tarihi değirmenin içindeki cafede colaya 5 lira çaya 2 lira vermeden, sokak çekimleri yapmadan, beybaba restoranda tabağı 10 lira olan balıktan yemeden, ayvalık sokaklarını gezmeden, İstiklal marşı okumadan, şeytan sofrasını görmeden... dönmeyin...

Enstanteneler


Ders: Vatandaşlık - Hasan Türker


Picheus_homini: Hocam kadınla erkek evlenmeden çocuk yapabilirler mi?

Sınıf : Puhahaha


Picheus_orijinal: Hocam M.Ö 10.000'i izlediniz mi?
Hoca: Yiyişme var mı?
Picheus_orijinal: Yok!
Hoca: O zaman salla

Nevzat Hoca: Çinde 100.000 baraj yapmışlar
picheus_homini: Çüüüüüüüüüüüüüü...
picheus_orijinal: Hocam sadece çüüü dedi.
Nevzat Hoca: Sonuna getireceği harf daha önemli ama...
picheus_lapya: İsmail çüş de kurtul.

picheus_lapya: Şu kitapları versene
pichues_constantine: Al
pichues_orijinal: Olm orçuna kitap mı verilir. Ver kitapları
pichues_lapya ( Takmaz)
pichues_orijinal: Kitap da kitap
Hoca: Oğlum konuşmasana
pichues_orijinal:(Gülüyor)
Hoca: Bir de gülüyor bak. Sen bize kendinden bahsetsene biraz.
Sınıf: Puhahah

Öğrenci: Hocam kımızın tadı nasıl?
Mustafa daş: bildiğin bebek kusmuğu


Picheus_homini: picheus_lapya senin falında poseidon çıkmış bak mızrağı var 3 başlı :)

o değil de..

böle ben de yazıcam artık ha ha ben de koyacam haa der gibi oldu ama olsun sanki herkesler yazıyoda..neysem yazıcam işte olan bu bi b.k yok yani..





uyurken ağzını şapırdatan arkadaşım var benim..





cezayir menekşesi nası bişey ki..





bole ben içerde telefonla konuşurken bizim piçler salonda yarılarak gülüyo ya nası gıcık oluyom..ben varken sanki ole güzel gülmüyolar..anlaşıyolar aralarında..çok ilginç..





bi gün bizim piçe(constantine-yunz)pet şişe attıydım..çok hoşuma gitti koca su damacanasını attım..mertte hevesliymiş meğer tuttuk sandalyeyi attık üstüne..baktık kaptırmışız kendimizi daha fazlasını istiyoz bavul falan attık..en sonunda bez dolabı tuttum gırgırına o da ne mert gayet ciddi neyse sürükledik onuda attık üstüne..bayaa attık işte bildiğin..ha ha amacımız neymiş ki..





uyurken bacak bacak üstüne atan arkadaşım var benim..





saçmalığa baksana ağğbi benim alttan dersim var tamam mı, tamam mı ha? neysem ders seçiminde onları almam lazım e bi de o sınıfın secmeli derslerini.. ee aretlim normal dersime kredim yetmiyo..zorunlu secmeli mi olur mıyya goyyim..




edit: bu arada bütün derslerimi geçtiiim...





orjinal oyun alıp krek arayan arkadaşım var benim.





lan olum hani koşuya başlıcaktık..





to be continued..

A.Ş.K.


Bir çok kelime gibi sürekli tekrarlanınca saçma gelen ama milyonlarca insanın hayatını değiştiren bir kelime. Bir duygu belirtisi, bir isimlendirme....

Ferhatla şirinden, leylayla mecnundan önce bile var olan bir şey...

Bazıları bizim aşkımız çok büyük der. Aşkın neresi büyüktür. Büyük aşk nedir? Neye büyük aşk denir. Birisini çok sevince ona duyduğun aşk büyük mü olur? Aşk büyülü bir şey midir? Büyük bir büyü var mıdır? Allahın insanlar için yaşanılabilir dünya için yarattığı bir şey midir? Yoksa şeytanın insan iradesini yok etmek mantık dışı davranışlara yöneltmesine yarayan bir araç mıdır?

Adına şarkı, türkü yakılan, intihar ettiren, hayata tutunduran, sınırları zorlatan, ağlatan, sevindiren. uğruna kendi davandan vazgeçiren, özür dileten, vazgeçiren....

Bu bir lüks değil, parayla değil, sırayla değil. Bu ekmek gibi, su gibi, yaşamak gibi bir ihtiyaç. Bunun yasaları yoktur. Sözleşmesi seneti yoktur. Gönülden bağı olan bir biçimdir, zamandır. Kelimelerle anlatılmaz, gururludur.

Mutlu aşk ve mutsuz aşk vardır. Başka bir şey yoktur. Her aşk karşılıklı değildir. Karşılıklı olanlar bile mutlu olarak son bulamayabilir. Sevdiğini anlatırsın, her şey kalbinden dökülür. Karşı tarafın cevabı her şeyi bitirebilir. Aşk zor geçer bazen hiç geçmez. Yıllar geçer bakarsın aşkın hala içinde yaşıyordur. Reddilmenin verdiği acının yanında yaşamaktadır. Özleminin sağında acının solunda işte oradadır...... Sıkışmıştır......

Seni bulabilir de, uzakta durabilir de
samimi oluyor derken mesafe koyabilir de
böyle vurabilir de, ilgisiz durabilir de
onu sana katıyor derken tuzaklar kurabilir de...
Sertap Erener.

Nefretin en yakın dostu...
En sevdiğinden nefret etmeni sağlayacak 2 kelime "Arkadaş kalalım" Onu arkadaş kalmak için mi sevmiştin? Aşkının nefrete dönüşmesini izlemek atom bombasını yüzlerce can alması sanki......,

Her şeye rağmen vazgeçemiyorsun, adını beyninden ve kalbinden silemiyorsan, onun ismini gördüğün anda heyecanlanıyorsan ve onun için hayattan vazgeçmeyi bile aklına koyduysan hayat artık sana güzel gelmiyorsa sen aşıksın arkadaş....

Çalışmalarım

Fotoğrafların bir kısmı ayvalıkta bir kısmı çeşmealtında çekildi. Anlayacağınız üzere sadece yazlık mekanların fotoğrafları şimdilik :)
Fotoğrafa merakım çok uzun zamandan beri var ama profesyonel bir makina alamadım o yüzden manuel kullanımı canon a570is kullanıyorum.

Resimler en boy olarak bozulmaya uğramış görülüyor sitemizde. Resimlerin üzerine tıklayarak düzgün hallerini görebilirsiniz.












Kendi fotoğraflarımdan bir kaçını koymak istedim. Sürekli güncellenen halleri için http://orcunum.deviantart.com adresine bakabilirsiniz.