Başladığım Gibi Bitiremedim


Ben 1989 yılında, annemle babamın çılgın projesi olarak dünyaya gelmişim. öyle çok acayip şeyler olmamış tabi ben doğarken (mucizevi olarak). bir salı günü akşam üzeri doğmuşum ben. ve ben salı günlerinden nefret ederim, niye mi ? . Sali kadar gereksiz bir gün yok çünkü. Ne sendromu var, ne hafta ortasi, ne de hafta sonuna yakin, karaktersiz...

Yine de planlı bir çalışmanın ürünü olduğumu bilmek güzel şey, zira annesinin "dur" ihtarına babasının uymaması sonucu aramızda olan insanlarda var...

Sabah uyandığımda ilk yaptığım işlerden biri aynaya bakmak doğal olarak ama rutin tekrarlar içerisinde ki en hüzünlü anım aynada yüzüme baktığımda " 2 yeni sivilcen var" ibaresini gördüğüm andır. hayır anlamıyorum ki geldik 20 küsür yaşımıza hala sivilce çıkıyor bi taraflarımızda, yanlış anlamayın herhangi bir aşkı tek başıma yaşadığım da yok, arada rüya da şeytan ugrarsa olur birşeyler ki o da uzun zamandır boşladı beni...

Olsun ben yine de çoğu günler en az Yıldız Tilbe'nin çenesindeki ben kadar mutluyum, keyfim yerinde ve aslında ben sadece izzet altınmeşeye yakışıyor...

Son zamanlarda yine Murphy abimizin gazabından kurtulamıyorum sırf onun yüzünden 3 tane otobüs kaçırdım geçenlerde. bekle bekle otobus gelmez markete gırerım otobus hızla gecer ya da sigara yakarım şıp dibime yanaşır otobüsüm. zaten bazen otobüs şoförlerinin uzakta bi kenara çekip "Ulan şunlardan biri sigara yaksa da durağa gelsem" diye beklediğini düşünüyorum.


Konuya nerden girdim nereye devam ediyorum ben de kafayı yedim iyice neyse koyver gitsin...

O değil de "bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa,orda güneş batıyor demektir" diye bir söz var bilirsiniz, iyi de ya güneş doğuyorsa bunu düşündünüz mü hiç...

Neyse yine başladığım şekilde bitiremediğim bir yazının daha sonuna geldim. napiyim beceremiyorum bu işi zaten huylarımı kurutmak için şerite astım bekliyorum belki huyum kurur he ne dersiniz, bu arada sevmeyi beceremeyenler, becermeyi severler onlardan olmayın sakın.... sevgi saygı...

ikiz kirazlar

küçüklüğüm çok acayipti benim. kendime göre farklıydım diğerlerinden, hep özel güçlerim olduğunu düşünürdüm. sadece bu gücümün ne olduğunu henüz keşfedememiştim. tamam tamam salak bir çocuktum anlayacağınız üzere. şimdiyse sadece düşünüyorum küçüklüğümde beni mutlu eden şeyler nelerdi diye...

ilk biyoloji temellerimi bizim evin arkasında ki çukurlukta biriken suda atmıştım, o suya dokunmak içmek belki de, için de dolaşan kurtçukları izlemek amaçlarının ne olduğunu o suda ne yaptıklarını anlamaya çalışmak ve doyasıya kirlenmek, bir çocuğu ne durdurabilir ki...

dedim ya salak bir çocuktum diye, küçükken hep "ünlüler de patlıcan musakka, kuru fasulye, yeşil mercimek yemeği yiyorlar mı acaba?" diye düşünürdüm.

ve ben hep benzinliklerin petrol çıkan yerlere kurulduğunu düşünürdüm...


Küçükken ne erikli, ne şaşal, ne zemzem. O, su tabancasının içindeki plastik kokulu su vazgeçilmezimdi benim. özlediğimi fark ettim o tadı :)

Küçükken hangimiz bakkal çocuğu olmak istemedik ki ? Nedense bakkal çocukları da hep mütevazi tipler olmuştur bu hayatta. ya da olmaya zorlanmış...

Küçükken isımlerın de ingilızcesi olur diye düşunurdum. “acaba ismimin ingilizcesi ne?” diye sorardım kendime. bu kadar salaktım ama çocuksun nihayetinde...

Küçükken bisikletimle gazete dağıtırken, yoldan evin kapısına gazete fırlatıp evin sahibine “günaydın Bay Anderson” demek isterdim. neden yokki bizde böyle şeyler...

Küçükken bisikletn zinciri attıktan sonra yerine takarken ellerin kapkara olması ve bunu arkadaşa karşı bir silah olarak kullanma."Deyeyim mi?" evet kendim kadar salak ve kendim kadar çocuk arkadaşlara sahiptim...

Küçükken bir yazının başlığını tam ortaya yazma stresini yaşamayan çocuk yoktur herhalde. Olmadı sil. Bide kırmızı kalem zor silinirdi...

Küçükken sulu boyayı kâğıda sürdüğümüzde kâğıdın dalgalı bir hâl alması kadar sinir bozucu bir olay yoktu sanırım...

Küçükken trafik canavarını gerçek bir yaratık olarak düşünenleri koruma ve kalkındırma dairesi başkanlığı kurup kendimi de başkan olarak atamak istiyorum...

Küçükken basketbol topunu işaret parmağında çevirebilen herkes gözümde potansiyel bir Michael Jordan’dı. yapıcak bir şey yok benim iki saniye yapamadığımı saatlerce yapabilirdi belki de...

Küçükken parmağıma ip bağladığmda birinin "kangren olursun." sözü üzerine ipi çözerdim. Şöyle rahat rahat parmağımın morarışını izleyemezdim. şimdiyse rahat rahat izliyorum kimsenin umurunda değil...

Küçükken ağzının içine yanan kibriti sokup söndüren insanları gördükçe “Vay anasınıı siii.” demiyodum tabii ama şaşırıyodum yine de...

Küçükken çeşmeden elinle su içerken su kazağın kolundan içeri akardı ya, heh işte hatırladın mı o anı o duyduyu, dur ağlama beni de ağlatıcaksın...

Küçükken içinde taso var mı yok mu diye cipslere dokunarak bakmamıza izin veren bakkallar vardı. "Oğlum aşşadaki bakkal elletiyomuş. -Oha."

Küçükken birbirine yapışık ikiz kirazları gördüğümde yüzümde oluşan gülümseme hala oluşuyor fakat saflığından birçok şey kaybetmiş şekilde.

acaba hep çocuk mu kalsaydık...





( bu arada geçen günki izmir ziyaretim gerçekten çok güzel geçti. hepinize çok teşekkür ediyorum :). bu arada cafe villa daki Cihan'a da sevgilerimi gönderiyorum :).. esen kalın...

İtiraf Ediyorum!




* 1.75 boyunda beyaz tenli, kızıl saçlı bayanlara bayılıyorum. Özellikle ufak bir dövmesi de varsa başımı dayayıp uyuyabilirim.


* Halı sahada kaleye geçince çiğdem çitlemeye bayılıyorum

* Kız olsam lezbiyen olurdum.(Hani şu yandaki kızı görünce kendime hak veriyorum.)








*Olumsuz bir şey söyleyince " ben de miiiii?" diye vıcık vıcık konuşanların ağzının üstüne 35lik malayla vurmak istiyorum. Evet sen de!!


* Çektiğim fotoğrafı arkadaşım facebook profiline koyunca 40 beğeni, ben çalışmalarıma koyunca 3 beğeni alıyor. bu ne yaman çelişkidir anlamadım.

*Hesabı ödeyen kızları bazen seviyorum bazen sevmiyorum. (ben de anlamadım)

*Bedelli öğrencilik çıksın, neyse parası verelim direkt yar.doç başlayayım göreve.

*Üzerimde acayip bir bedbahtlık var hani kurşun döksen geçmez bildiğin ereğli demir çelik fabrikasını dökmeleri lazım.

*Leopar desenli her şeyden (istisnasız) nefret ediyorum.

*Ayrıca piçyunusun haberindeki en alttaki kıza ben de hasta oldum, keşke dizinin ana karakteri olsaymış.

Cambaza Bak.


Cambaza bak.Eskiden büyük sirklerin sahnelendiği gösteriler dolandırıcılar için kaçırılmaz bir fırsatmış.Tele cambaz çıktığı zaman cambaza bak diye bağırırlar,halk büyük bir heyecanla cambazları izlemeye başladığında seyircilerin cüzdanlarını çalarlarmış...
Hükümetin bugün yaptığının cambaza bak oyunundan bir farkı yok.Oynanan oyunun bir tek ismi değişiyor.Suriye'ye bak oluyor misal..Suriye'de yaşanan acılar hükümeti çok yakından ilgilendirirken ne yazık ki Van'da yanarak ölen çocuklardan bahsedilmiyor.Soğukta donan,açlık çeken,evsiz insanlar göz önüne getirilmiyor.Suriye'ye bak..Kimin ne çıkarı varsa artık Suriye'den...
Ertesi gün bedelliye bak oluyor oyunun adı.Bir Anadolu türküsü vardır."Zenginimiz bedel verir,askerimiz fakirdendir" der.İnsan hayatının para ile ölçüldüğü, ne kadar paran varsa o kadar yaşarsınların ülkesi olmuşuz.
Yeni konu Dersim Katliamı...Ekrandan sert ses tonuyla bağırıyor başkakan sizin tarihinizde bunlar var diye..(kastettiği İsmet İnönü)Salon göz yaşları içinde alkışlıyor.Alkışlar geçmişe kin dolu,avuçlar öç alırcasına vuruyor birbirine.
Evet...Onlar var bizim tarihimizde "onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, hakim ve çocukturlar kahreden ve yaratan ki onlardır, destanımızda yalnız onların maceraları vardır."* Bizim tarihimizde Mustafa Kemal var.Senin 10 Kasımlarda put gibi duruyoruz da ne oluyor dediğin..Bizimse büyük bir hasretle andığımız Mustafa Kemal.
Bizim tarihimiz;sofrasında yiyecek ekmeği zor bulurken cephede ki askere son lokmasını bağışlayan Anadolu halkı,günlerce uykusuz kalıp cepheden cepheye koşturan askerlerle dolu.İsmet İnönü var bizim tarihimizde.Hani şu düşmana karşı canını dişine takıp savaşan komutan.Genç Cumhuriyet uzun yıllar yaşasın diye canını veren Kubilay var tarihimizde..
Biz seve seve yüzleşiriz tarihimizle...Şan ve şeref dolu.Şimdi sen söyle sen yüzleşir misin tarihinle??
Damat Ferit'le,Ali Galip'le...Kubilayı "Cumhuriyet Şehidini" öldüren Derviş Mehmêt'le sen yüzleşebilir misin???
Mehmet Keskin
*Nazım Hikmet..

hayata dair küfretmek istediğim şeyler

efenim bu hayatta çok garip insanlar var. hangisinden başlayacağımı bilemedim . en iyisi genellemelerden özele inelim, bir nevi tümdengelim...

bir zamanlar şöyle kişiler vardı " bunu paylaşmayan beni silsin , yok efenim konuşmam bak küserim " gibi, bu adamların silinince itiraz etmeye hakkı da yoktur nihayetınde. zaten bu gibi kişilerin arkadaş çevrende olmaması gerekir. bazı bazı akrabalar çıkıyor böyle onlara da vasiyet yoluyla çözüm bulmayı düşünüyorum du bakalım...


bir de, kimse onu geçmesin diye, daracık yolun ortasından yürüyen insan var! Senin rahatlığını, özgüvenini s.kim... nefret ettiğim insanlar top 10'un da zirveyi zorlar yani..(bu arada sana her geçişte omuz atan da benim ayrıca göt)



üzüldüğüm insanlar da var tabi misal ; Omuzuna dövme yapan kişi.. bakan için çok güzel de, yaptırana üzülüyorum ben. Kendisi hiç dövmesini göremiyor ki. Arada anca aynadan filan yazık değil mi ama ?

top 10 da zirveye oyanayanlardan biri de çocuk taklidi yapan kadınlar.... çocuk taklidi yapan kadınlardan nefret ediyorum. "ama şen bana şey aymadıyn pis aşkıym git" oyyyyhhh ürperdim resmen böyle konuşan kadınların, kızların ağzına sarı tuvalet terliğiyle ( hani terliğin kenarı yırtılmıştır da sürükleyerek gitmeye çalısırsın hah o terlıkten ıste, bıde ıcı ıslaktır onun )vuracaksın bak bakalım bir daha yapıyor mu..

bayramda da dile getirdiğim bir konu vardı, bayram mesajının sonuna adını soyadını yazan sevgılı en yakın arkadasım zirveyi zorluyorsun yapma...

eski sevgilisini yeni sevgilisine anlatan hatun, ağzına vurulmalıksın haberin olsun. Eski sevgilisini yeni sevgilisine anlatmayan hatun zeki hatundur nezdimde..

sürekli atanamadın mı cümlesini kuranlar bi isktirin gidin. atanamayan değil "ataması yapılmayan " bir öğretmenim ben bu böyle biline...

sıralara yazı yazan öğrencim olursa rencide ederim çünkü ; yıllarım benden daha boş adamların sıralara yazdığı yazıları okuyarak geçti aq başkası da aynı şeyleri yaşamasın...

cümlelerin sonuna 3 nokta (...) koymaya bayılıyorum :)

üzüldüğüm insanlar kategorisine ( tabi eğer böyle yazılıyorsa ) "hiç mi yok ?? " cümlesini kuran kişiyi de katalım. o ne acıklı bir cümledir hüzünlendim bak yine...

tırstığım insanlar da yok değil hani misal ; ümit besen.. abi nasıl bi manyaksa sevdiğinin nikah şahidi olmak istiyor evlerden ırak yani...

o deil de 300 spartalı filminde Leonidas'ın tekmesine maruz kalıp kuyunun dibini boylayanın, Spartacüs'teki onemeus (doktore) olduğunu farketmek. çok acayip b duyguydu la..

hazır tespit yapmışken bi tane daha yapıştırayım... - yıllar yılı sevişmenn kahveyle ilişklendirlmesini anlayamadm çok erotik bişiy mi ? , kurukahveci mehmet efendi büyük pornocuda biz mi bilmiyoruz yani..

yine o deil de tuvalete giren adamın kasılmasını gören de bi bok yapıcak sanır nedir yani..


yazacak şeyim kalmadı ya da kafada nikotin eksikliği baş gösterdi (tehlikeli bir cümle evet - baş gösterdi )

üzerim de melankolik haller var şu sıra arabesk dinliyorum sürekli --- her nefeste bin sitem var, şikayetim maradonaaaa

o deil de ( hay anasını satıyım o deil de bu deil de ne aq ne - ismail ) evde ki hesapla çarşıyı satın alırım ..





bu kızın yazıyla hiç bir ilgisi yok how i met your mother da göre göre bi beğeni oluştu tabi (Ted'den böyle bi kız cıkar mı orası da tartısılır)










hadi hepinizi öpülepsi...

bana ne yaptın ?

bir tık sonra başla..

(Bugün günlerden hiç benim adim yok. Kanatlaniyor içimden binlerce siyah kelebek. Savruluyor rüzgârda yaprak gibi
Kalbim, uzaklarda bir yerde. Kalbim kayip.)


Sessiz, yorgun, agir, gözkapaklarim kapaniyor yine…

(Karanliga dokunabiliyor sanki ellerim.)

Yikik, dökük, bu sehrin duvarlari birer birer üstüme yikiliyor yine…

(Sadece sesler duyuyorum..)

Yine…

(Ayak sesleri uzaklarda..)

Kus sürüleri terk ederken bu sehri, ardinda yoksul ve kimsesiz çocuk gibi birakiyor yine…

(Susuyorum.)

Yine…

(Sessizlik keskin..)

Ve sonbahar sinsice yaklasarak pesinde köpek gibi bir yalnizligi üstüme sürüklüyor yine…

(Bekliyorum)

Yine…

(Beklemek keskin)

Sözler hep yalan! Yeminleri unut!
Bir veda bir sebepsiz tokat gibi çarpiyor yine…

(Burdan gitmem gerek)

Yüzüme…

Sarkilar yalan! Duyduklarini unut!
Bir hikaye rüzgarin ellerinde savruluyor yine…

(Herseyi unutmam gerek)

Yine!

Kestim! Akittim! Damarlarimdaki kanimda akan o kirli siyah yalanlari!

(Acimiyor bileklerim)

Olmadi!

(Acimiyor hiç)

Sildim! Çikardim! Yüzümden kazidim yüzüme çizdigin o siyah derin yazilari!

(Acimiyor ellerim avuçlarim)

Olmadi!

(Acitmiyor hiçbirsey)

Kustum! Tükürdüm içimde senden kalan o keskin o acitan hatiralari!

(Acimiyor tenim, ve acimiyor)

Olmadi!

(Dokundugun yerler)

Söktün! Defalarca diktim o küçük ellerinle açtigin ve sizlayan bütün yaralarimi!

(Acimiyor artik kalbim)

Olmadi!

(Kalbim)

Bana ne yaptin… Ne yaptin… Ne yaptin… Ne yaptin çocuk!

(Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir melegin ellerindeki ellerimin izlerini.)

Niye yaptin… Niye yaptin… Niye yaptin ahh çocuk!

(Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir melegin ellerindeki kaderimin sökülüsünü.)

Bana ne yaptin… Ne yaptin… Ne yaptin… Ne yaptin çocuk!

(Sadece sessizce durup öylece izlemek istedim bir melegin ellerindeki kalbimi.)

Niye yaptin… Niye yaptin… Niye yaptin ahh çocuk!

(Sadece öylece durup sessizce izlemeyi istedim, sadece bir melegi sevmeyi.)

Göremiyorum, duyamiyorum artik dokunamiyorum çocuk!

(Hep bir sey eksik gibi ve hep bir sey yarim ve hep bir sey yok artik sanki.)

Anlatamiyorum anlatamiyorum artik aglayamiyorum çocuk!

(Ne bir isik var ne de bir sarki artik sokaklarinda bu kaybetmis sehrin)

Inanmiyorum inanmiyorum artik inanamiyorum çocuk!

(Ne bir isim var duvarlarinda, ahh ne de okunabilen bir cümle.)

Bilmiyorum bilmiyorum artik sevemiyorum çocuk!

(Sadece sessizce durdum ve öylece izledim bir melegin ellerindeki ölümümü.)

Ne yagmur, ne kar, ne yüzüme vuran rüzgar, canimi yakan acitan sonbahar, daha dinmedi çocuk!

(Öyle beyaz)

Seni silmedi çocuk!

(Öyle maviydi ki)

Alev alev yanan kirpiklerinde saçilan kivilcimlarinla baslayan bu yangin daha sönmedi çocuk!

(Öyle güzeldi ki ve öyle..)

Sönemedi çocuk!

(Öyle masum ama… )

Bu viran sehirde, bu viran hikaye henüz bitmedi!
Bitmedi bitmedi bitmedi çocuk!

(Öyle yanlis öyle…) ,

Bitemedi çocuk!

(Öyle yanlis ki ve öyle… )

Bu aciz sarkilar, bu aciz dualar seni geri getirmedi getirmedi getirmedi çocuk!

(ve öyle çocuk)

Dönmedin çocuk!

(Kalbim…)

Bana ne yaptin… Ne yaptin… Ne yaptin… Ne yaptin çocuk!

(Tüm maviler kirli simdi ve tüm beyazlar utanç içinde ve sadece uyumak)

Bunu niye yaptin… Niye yaptin… Niye yaptin… Niye yaptin çocuk!?

(Uyumak istiyorum… )

Ne bileyim ben yahu?

efendim, hazır güzel bir aya girmşken ben size 'Ne bileyim ben yahu?' sorusunn temelini anlatacağım.

Genelde, bıkkın ve sıkılmş bir halde oluruz. Kendimiz de pek yakışıklı değiliz şükürler olsun ki ama o günler artık iyice dibe vurmuşuzdur. Hani aynaya bakınca 'Kim bakıcak lan sana tipsiz' dediğimiz günler. Büyük ihtimalle sınav döneminzdir ya da yaklaşyordur, sekmez. Siz yine çalışmamışsınzdır ki senenin başında 'Günlük çalışıyorum bu sene' parolasıyla yola çıkıp, ilk deplasmanda golü yemişsinizdir, problem değil. Arkadaşlarınıza ilgisizlik tavan yapmıştır, pc'nin başına geçip 4 kere facebook, 5 kere twitter, 3 kere forumlar döngüsünü de tamamladıktan sonra, zamanın nasıl geçtiğini hala daha çözemediğimz o oturuş dönemini de tamamlamışsınızdır. Yani şeyi anlatıyorum, sizin çok kullandığınız 'rutin hayat' konumuna geçmişsinizdr ve bunun en kötü evresindesinizdr.

Sonra bir cafede, trende, otobüste, sohbet sayfasında, daha önce hiç içine girmediğinz bir sınıfta, barda, konserde, ilk defa aldığınz bir derste ya da herhangi alakasız bir yerde birine rastlarsınız. Şu "-abi hiç tatmadığım bir duygu be" dediğimiz duyguyu tadarsınz. Tarifi yok, anlat desen anlatılmaz. Annesinin karnından çıkar çıkmaz memeye yapışan bir varlığın önceden yaşamadığı bir duyguyu yaşayablmesine de itiraz ya da sorgu hakkımz yok zaten. Pek tabii siz de yaşarsınız. Utanmazsınız, hayal kurmaya başlarsınız. İlk hayaller etkileme yollarını açar, gerisi tanışma, sonrasını pek dillendirmezsinz, size özeldir...

Sanırım gerçekten o duyguyu yaşayan birisinin evreni doğru işliyor, yani hayaller bir şekilde önünüze geliyor, siz anlamıyorsunz. Dönüp bakınca hatırlıyorsunz en başında O'nun ne kadar da 'imkansız' olduğunu. İnsan yaşarken hatırlamaz ki zaten, O'nu yaşamak varken zorlukları hatırlamak da aptallıktr, orası ayrı. Ve işte bu duyguyu anlatırken insan anlatamamaya başlıyor. 'Ne bileyim ben abi, şey oldu işte, oldu yani, bilmiyorum.'' cümlesi düşmüyor dilimizden ve biz aşık oluyoruz hiç yaşımza falan bakmadan. İnsan dediğin 18-19 yaşlarında aşık olur bizim öğrendiğimz. Ne haddine yirmiden sonrası da demiyoruz çünkü demiştik ya sorgulamak yok.

Hepsi için konuşmuyorz ama hayatının gençlik evreleri de genellikle 'sanmakla' geçiyormuş, bunu öğreniyoruz. Çok sevdiğini sanmak, o kişisiz yapamayacağını sanmak, aşık olduğunu sanmak, ölesanmak gibi. Pişman olmuyoruz tabii ki. Yaşanan her şeye saygımız olsun ki yaşayabilecek şeylerimiz olsun diyerek '(u)mutlu' insan profilimizi bozmuyoruz. Geçmişi de unutmuyoruz ama hatırlamıyorz da, ne garip. Düşünürsen eğer, hatırlarsın sorun yok ama düşünmüyorsun işte. En güzeli de bu sanırım. An.

Sonra açıp bu yazıyı yazıyorsun, aylar sonra bakmışsın aylardan kasım olmuş. Kasım güzel ay, Eylül'e hiç girmiyorum bile.

-hep ummadığınız anlarda ama hep güzel şeyler yaşayın, bu mümkün.-

şüphesiz ki şarkı : tıkla kanka

-İnsan olmak yetmez yetmiyor zaten
Süpermen Süpermen olmak lazım bazen... hobaaaa :)) saygılarımla..
J. Baldwin - Bundan Sonrası Ateş


Tam yitip gittiğimi sandığımda,
Zindanım sarsıldı ve zincirlerim çözüldü. (s.17) çok hoşş çokk...

düşünme işte..

Bazen..
Düşünüyorm. Çünkü yapacak daha iyi bir işim yok.
Elleri sıcacık. Elleri yüzüme değiyor. Elleri saçlarmda dolaşıyor.
Düşünüyorm. Çünkü elimden başkası gelmiyor.
Onu bir daha görmeyeceğm biliyorum. Bu fikri aklımdan kovuyorum.
Her gün elleri olacak yüzümde , diyorum kendime.
Hem çok güzel kokuyor. yüzümdeyken elleri içime çekiyorum kokusunu, gözlerim istemsiz kapanıyor..

Bazı anlar -öyle piçler ki- geçmiş gelip duruyor aklınıza.
Kovuyorsunz.Olmuyor...
İçim yandı.
Onun elleri hiç böyle dolaşmadı yüzümde...
Kız: Hapşu.
Normal adam: Çok yaşa.
Özenti adam: Çok sev.
Aşık adam: Sana üşüteceksin demiştim gerizekalı.

Orçun'la Zayıflıyorum. Bölüm 1

Hey maşallah dedirten bu foto ABD'den.. Çevremizde sıkça gördüğümüz bu manzaraya dur demek için "Orçun'la Zayıflıyorum" programını açıklıyorum. Günde 30 dakikanızı ayırarak daha zinde, formda kalmanın sırları işte burada.

Çoğu sitede zayıflamak için neler yapmanız gerekiyor, yok işte 10 adımda nasıl zayıflarsın falan boş konuşuyorlar, yazı yazıyorlar. Onların hepsini okudunuzda bir yararını göremediniz biliyorum, çünkü çoğu boş...

Kilo vermenin mantığı nedir?  Kilo vermek, vücuttaki fazla yağ ve suyun dışarıya atılmasıdır. Yani istenen durum budur. Peki Bu yağ ve suyu nasıl dışarı atarız sorusu doğuyor, bunun cevabı ise çok basit yediğinizden fazlasını yakmanız gerekiyor!  Normal tempoda bir insan günlük 2000-2500 kalori yakıyor, yediğiniz bu değerlerden fazla olursa vücut onları yağa çevirip sonradan kullanmak için depoluyor. Noluyomuş ya löp löp et koca koca ... oluyormuş. İlk kural neymiş boğazını tutacaksın! Yok ben su içsem yarıyor, nefes aldım bak göbek yaptı, yok öyle şeyler.

Peki neler yapmam gerekiyor? sorusuna gelecek olursak bu aslında önemli bir soru. Çoğu kişi diyet yapmalıyım diyor. Evet haklılar, piyasada, arkadaşınızdan netten bulduğunuz bir çok diyet programı var. Bunla haftada 7 kilo veriyormuşsun, bununla 5 kilo veriyormuşsun, bunu yapınca kanatların çıkıyormuş uçuyormuşsun. Hepsini yırtın atın!! Çünkü bu programlar kişiye özgü hazırlanmış, yani bu programlar size uygun değil. Size uygun programı belirlemek için önce diyetisyene gideceksiniz ve orada kan değerlerinizi, yeme içme alışkanlıklarınızı belirteceksiniz. Size en uygun diyeti uzman belirleyecek. Kaldı ki  bir ayda ya da hafta 7 kilo çok abartılı bir rakam. Vücudun dengesini sarsar. Aylık 2 kilo çok makuldur. Kilo verme işini uzun zamana yayarsanız o kadar sağlam vücut disiplini yaratmış olursunuz. Böylece diyeti bıraktım ve hemen eski kiloma geri döndüm sorunu ortadan kalkar!

 Şu an da kaç tane kız iç geçiriyordur bu fotoğrafa bakarak.

Neyse konuyu bölmeyelim :)

İlk yapmanız gereken koşu. Bu size gün içerisinde vücudun yakacağından fazlasını harcamak için gerekli olacaktır. Yani kilo almayı durdurmak ilk adım. Sonra dietle birlikte koşu yaptığınızda vücudunuzdaki yağ kütlelerini enerji olarak kullanacaksınız ve bunu yaparak yağ kütlelerini yok edeceksiniz.

Bölgesel kilo vermek istiyorum veremiyorum diyenlerde koşacak ama onlara da extra hareketler önereceğim hem koşu hem de bu hareketlerle mükemmel form hiç de zor değil.

Kilo vermek hakkında diğer bir konu takviye almak. Örneğin koşudan önce 1 bardak sade, şekersiz nescafe içmek size hem güç verecektir hem de yağ yakmanızı sağlayacaktır. Kahvenin içinde bulunan kafein doğal bir ağrı kesicidir diyebiliriz. Bu madde merkezi sinir sistemini etkileyerek acıya direnmenizi sağlayacak. Yani spor yaparken duyduğunuz hamlanmışım her yerim dökülüyor şikayetleriniz azalacak. Benim kahveyi kullanma şeklim şöyle. Bir bardak suya yaklaşık 4-5 çay kaşığı nescafe atıp soğumasını bekleyip yavaş yavaş içmek. Soğutmamın nedeni acılığını o kadar hissetmemem. Kafein acı kesmenin yanında yağ yakıcı bir fonksiyona sahiptir. Piyasada bir çok kafein hapı satılıyor(Supplement olarak) ama ben size doğal yolunu sunuyorum. Ter atarken yüksek miktarda yağ atmanın mükemmel yolu kafein...
Bu hazırladığınız kahveyi spordan 1 saat önce 1 bardak spordan sonra 1 bardak şeklinde tüketebilirsiniz. 2 haftadan sonra 1 hafta ara vermenizi tavsiye ederim bu ürün vücutta bağışıklığa neden oluyor ve olumlu etkilerini göremeyebiliyorsunuz, ara verdiğiniz taktirde mükemmel etkin bir şekilde kullanabilirsiniz.

Yazının birinci bölümünü okudunuz. 4 bölüm şeklinde yayınlanacak olan yazımızı takip etmeniz sizi başarıya ulaştıracaktır. Ben yaptım siz de yapabilirsiniz.

gün içinde yaşadığım bazı sıkıntılar

benm bel gamzem var senin de var mı şeklnde soru yönelttiğm insanların bilmem hiç götüme bakmadım derken yüzüme alaycı bir ifade takınarak bakması.


ne yani siz hiç sevişmediniz mi de diyemyosun...

Güzel Bir Gün

Geçen gün kuzenimin bir işi için Denizbank’ın bir şubesine gittik onun işi uzun sürünce ben de bir yere oturup bekledim . gözüme bi kız çarptı gayet alımlı hoş bir kızdı, ilk başlarda stajyer olduğunu düşünmüştüm, haksız da değildim . elinde bi dosyayla geçti önümden, gözü bana takıldı ben de onu gördükten sonra gözlerimi kaçıramadım bi daha. Beni farketmiş olacak ki karşımda ki masanın iki sandalyesinden, bana sırtı dönük olacak şekilde olana oturdu, biraz vakit geçirdi ve tekrar kalkıp geldiği yöne doğru gitti. Doğal olarak yine yanımdan geçti ve geçerken yine bi kısa süreli göz teması oluştu.

Aradan 5 dakika geçmemişti ki merdivenlerde tekrar göründü, bu sefer elinde bişiy yoktu ve yürüyüşünden acelesi olmadığını da anlamak zor değildi. Gelip yine yanımdan geçti (bakışma faslını geçiyorum artık) , tekrar aynı masaya bu sefer yüzü bana dönük bir şekilde oturdu. 10 saniyelik aralarla 20 dakika boyunca göz göze geldik , o baktığında tebessüm ediyordum fakat o gözlerini kaçırarak ya da karsısında kı kıza bıseyler sorarak bu ataklarımı savuşturuyordu. 3- 5 defa kafamla işaret yapıp dışarı gelmesini söyledimse de çıkmadı . o arada kuzenım geldi hadi gidelim dedi zaten gitmemiz gereken çok yer vardı akşamına da bı arkadaşımla bulusucaktım onu da ekmek ıstemıyordum o yüzden mecburen kalktım.

Ertesi gün aklımın bi köşesinde yer edindiğini farkettim ve akşama kadar onunla tanışmanın yollarını aradım. Ertesi günü, mesai saatinin bitimine doğru tekrar bankaya gittim . önce etrafıma bakındım göremedim elime bi broşür alıp oturdum 15 -20 dakika sonra yine o merdivenlerden yine elinde bir dosyayla indiğini gördüm oda beni gördü görmemesi mümkün değildi zaten . önce şaşırdı daha sonra utangaç bir tavırla tebessüm edip devam etti. Bi masanın basında durup bişeyler anlatıyordu, ben de kalkıp geldiği yöne, merdivenlerin oraya gidip bekledim çok geçmeden o da geldi . bir adım atıp yolunu keser gibi önüne geçtim . – kaçta çıkıyorsun işten dedim ? –anlamadım ? dedi. - duydun işte dedim dedim – bilmene gerek yok dedi. – seninle tanışmadan gidersem gerçekten içimde kalır dedim pişkin bir tavırla . tebessüm etti. Ama bişey demedi yukarı çıkmak için yeltendi mecburen çekildim bende , bir iki basamak çıktıktan sonra ağzından tek bir rakam çıktı – 6…. Hiç bir şey olmamış gibi merdivenleri çıkmaya devam etti . randevuyu koparmış bir ergen gibi mutluydum nedense, çıktım bankadan yağmur yağıyordu şemsiyemi açtım saat 5 e 20 vardı. Gittim bi yerde çay içtim kendi kendime neler konuşacağımı kurdum kafamda . kendi kendime espriler yaptım güldüm , salak bir tavır içindeydim yani. Saat 6 ya doğru mevziye geçip siper aldım hafiften yağmur yağıyodu 6 gibi kesildi. Derken bankanın kapısında belirdi beni göremeyeceği bir yerdeydim . gözleri bişey arıyor gibiydi . hoşuma gıttı . hemen yanına gittim benim geldiğimi, görünce bi doğruldu, silkelendi konuşmaya yapmaya hazırlanan okul müdürü gibiydi, bi, mikrofona hohlamadığı kaldı yanı . ilk anda ne tepkı verecegını bılemedıgım ıcın konuşmaya katmak ıstedım dırek – teşekkür ederim dedim - ne için ? dedi – içimde ukte bırakmadığın için dedim, tebessüm etti , ne yalan söyleyim çokta güzel yapıyordu o işi… - karnın aç mı ? birşeyler yemek ister misin ? dedim - yok hayır aç değilim dedi – bişeyler içelim dedim – yürümeyi tercih ederim bütün gün içerde oturuyorum dedi bankayı işaret ederek. – peki dedim gülerek ve ekledim yağmur gelebilir dedim – olsun dedi ve yürümeye başladı , nereye gidiyor ya bu derken yanına yanaştım kafam da kurduğum şeylerı aklıma getırmeye çalışıyorum ama ne mumkun, bısey dıyemıyorum . konuşmam gittikçe saçmalaşıyordu. Derken o söze girdi – ne iş yapıyorsun dedi – öğretmenim dedim , yüzünde bi şaşırma efektiyle birlikte – hadi ya ! nerede görev yapıyosun hangi okulda? Dedi . – hiçbir okulda görev yapmıyorum dedim . – öğretmenim demedin mi ? dedi – mühendislik fakültesinden mezun olan birine iş bulamayana kadar mühendis demiyor musun dedim vermek istediğim mesajı alarak – haklısın özür dilerim utandım şimdi dedi – senin utanman yersiz dedim böyle alışılmış böyle devam ediyor dedim gülerek . – peki öğretmenim dedi gülerek , tebessüm edip devam ettim yürümeye – iş konuşmasak dedim – neden ? dedi – benim için sıkıntılı bi konu anlatarak senın de sıkılmanı ıstemem zira bu günü güzel hatırlamanı istiyorum dedim –peki dedi tebessüm ederek .

Yürüye yürüye kültürparka kadar gelmiştik , - girelim içeri dedi – olur dedim. Bişeylerden bahsetti okulundan filan çok uzun yazamıcam hiç buraya . – şarkı söylemeyi sever misin dedi – tek başımayken evet dedim – niye ki ? dedi gülerek – yanımda kilere eziyet etmenin bi manası yok dedim , yine güldü – sen seviyorsun galiba dedim , - evet dedi – söylesene dedim – olur ama beğenmiş gibi yap dedi – olur dedim gülerek , bi yerde durduk her yer ıslak olduğu için oturamadık ayakta öylece karşılıklı… - ne söyliyim ? dedi – bilmem hangi şarkıyı istersen ben dinlerim dedim – peki ozaman dedi. Kız şarkıya başladı ben de dünyadan koptum. Olm çok güzel sesi vardı ya mest oldum resmen o kelimenin hakkını verdim . söylediği şarkı rafet el romandan “sürgün “ dü ama bu kadar güzel söylenir . bitirdi – hayran kaldım dedim. Rol yapmayı bırak gerçek fikirlerini duymak istiyorum dedi – hasta oldum dedim – içinde ki ayıyı çıkar demedim dedi gülerek ben de güldüm – gerçekten çok beğendim yaa dedim - bi tane daha söylesene dedim - olmaz dedi - neden ? dedim -sen de söylüceksin dedi - niye ya dedim - öyle dedi --sen söylemezsen ben de söylemem dedi . hiç bişey demedim bekledim öylece – tamam merak etme beğenmiş gibi yaparım dedi gülerek – peki dedim ( sesim fena değildir de ayak yapıyorum işte) - ben de başladım gül güzelini söyledim bitirdim. Bende ki şaşkın ifadenin bi benzerini onun yüzünde gördüm – hiç fena değil hem de hiç dedi – konservatuar düşünür müsün dedim – hayır gerçekten beğendim dedi. – peki dedim tebessüm edip. – ondan sonra iyice ısındık bırbırımıze ben normal halıme gerı dondum esprıler sakalar fılan derken saatte ılerlıyordu tabı . kulturparktan çıkalım dedı – peki dedim nereye gidelim – heykelden otobüse binerim dedi. –oraya kadar yürüyecek miyiz yorgun değil misin dedim – sıkıldıysan otobüse burdan da bınerım diyip lafı terlik altıyla vurmuş gibi yüzüme yapıştırdı. Biraz yürüdükten sonra yağmur atıştırmaya başladı . şemsiyesini açtı ben açmadım bekledim. – ıslanıcaksın niye açmıyosun dedi – şemsiyeler yürürken mesafe koyacak aramıza dedim . güldü kendi şemsiyesini kapattı – aç dedi , açtım kendi şemsiyemi geldi koluma girdi. – mesafeleri kaldırdık mı dedi, mahcup bi tavırla – evet dedim – peki dedi gülerek ve yürümeye başladık yine yolda konuşarak gittik bir sürü şeyden bahsettik ama sabaha kadar daha konuşabilirdim , durağa nasıl geldiğimizi anlamadım zaten . S2 ‘ ye binecekmiş siteler de oturuyor diye tahmin ettim soramadım zaten – geleyim evine kadar bırakayım sorun olur mu dedim – yok boşver annemle filan denk geliriz gereksiz bi ekşın yaşamayalım dedi – güldüm peki dedim – bir şey unutmadın mı dedi neyi dedim adımı sormadın hiç dedi , hassiktir harbiden kızın daha adını bile bilmiyorum dedim kendi kendime , - gerçekten yaa dedim gülerek – burcu ben dedi elini uzatarak ben de elimi uzattım yunus dedim – çok marjinal bi ismin varmış dedi gülerek 22 yıldır idare ediyorum dedim , -bir şey daha unutmadın mı dedi, - telefonunu verir misin dedim – yaz dedi – hayır kullandığın makine olarak dedim – soru işareti belirdi yüzünden yine de uzattı kendi numaramı yazdım – istediğin zaman ararsın dedim – deli dedi gülerek otobüsü geldi görüşürüz dedi tokalaşıp öptü ben kaldım öylece , bindi otobüse ve gitti , aradan 5 dakika geçti ben hala aynı duraktaydım derken bi mesaj geldi, tanımadığım bi numara onun olduğunu anlayıp heyecanlandım , mesajı açtım – çok güzel bir gün dü teşekkür ederim  yazıyordu. Ben de teşekkür ederim yazdım bugünümü güzel kıldığın için…..

BLOG ADAM OL

olm bişeyler yazın lan az hareket gelsin bloga bi ekşın olsun, fırsat bulunca yazıcam bende..

benim işim

Her gece sana kavuşmaya uyuyup
Her sabah senin aşkına uyanırım
Kalkarım gözlerindeki sıcak yatağımdan
Yüzümü bol umutla yıkarım
Kahvaltım krallara layık
Hayallerimin üstüne bolca mutluluk sürer
Yanına da hayalinle , gülüşünü ekleyip
Üstüne de bir bardak sıcak neşe içtimmi
Doyurur ruhumu çıkarım evden
Her gün aynı yerde , aynı saatte
Bugün gelip beni yarınlara götürür
Sonra varırım yarınlardaki kalbine
Başlarım o günkü mesaime
Ağırdır benim işim
Tatil yok bu işte , izin yok
Çalışırım her gün deliler gibi
Mesai yetmez hiçbir zaman
Bende taşırım evime her akşam işimi
Hatta uyuduğumda rüyalarıma girer
Devam ederim uykumda her şeye
Anlayacağın günün yirmi dört saati ,
Haftanın her günü
Yorulmadan , bıkmadan , usanmadan çalışırım
Patronum sensin benim
İşim seni sevmek
Maaşım senin sevgin
Ve sayın patronum bende her çalışan gibi
Yüksek maaşlar beklerim senden


by eserce

yapın biriniz




eskiler.. durup düşündükçe gözümün önüne gelen resimler acayipleşiyor. misal eski otobüsleri düşünüyordum da daha doğrusu dolmuşa otobüs dediğimiz zamanları. inmek istediğini bildiren bir düğme yoktu mesela ve beni en çok, arkadan gelen, " inmek istiyorum " cümlesinin orta kapı civarında boğuklaşarak kaybolması hüzünlendiriyordu. neyse ki o düğmeler çıktı, önceleri sadece kapıların olduğu ve 1.75 boyun altındakilerin yetişemeyeceği bir yerdeydi o düğmeler, oysa şimdilerde böyle mi ? oturduğun dörtlü koltuğun yanında bile var.

bu düğmelerin var olması olası komik durumları beraberinde getirecektir tabi ki. şunun gibi , yolculuk sırasında yerinden kalkan bir teyze, ki muhtemelen inmek için seslenemeyeceğinden düğmeye basmak zorundaydı, öylede yaptı. lakin bastığı düğmenin yerinden çıkarak düşmesi beklenmedik bir durumdu. teyze de bu beklenmedik durumu düzeltmek için düğmeyi yerine takmaya çalışıyordu. ama şöfürün kurduğu cümle hepimiz için daha bi beklenmedik ti.. " bırak teyze .mına koydun zaten" kınıyorum seni şöför bey...

evet daha önce de otobüsle ilgili bir yazı yazmıştım ve evet hatırlıyorum orda da teyzelere takmıştım. ters gidemeyen teyzelere. şimdi ise hep yapmak istediğim ama bir türlü yapamadığım ve büyük ihtimalle yapamayacağım bir şeyi buraya yazarak bu durumun yapılabilitesini artırmak istiyorum. konu şu ki; otobüsün yarı dolu olduğu zamanlarda yani ayakta kalan bir iki kişinin olduğu zamanlarda oturuyorsanız yerinizi korumanız gerecektir öyle ki sizden bir iki yaş büyük olanların bile orada gözü olacaktır. ve tabi ki arkadan şu sesi de duyacaksınız " gencee bak nasılda yayılmış yer vermiyor ayıp ayıp bide genç olacak" diye bir cümle. pek te yabancı olmasa gerek size. işte bu cümleyi duydun mu yavaşça yerinden kalk ama bi yandan da ayağının ağrıdığını belli et ve bir ayağını topallayarak düğmeye basmaya git. giderken de o cümleyi kuranın suratına küçük emrah filmlerinden olan "hınç" ta ki holding kuran emrah gururunu yüzünde oluştur. indikten sonra kaldırıma ayağını kaldırama ve dönüp tekrar o kişiye bak bu ona uzun bi süre yetecektir. ne olur biri bunu benim yerime yapsın.

teknoloji lordu


evet çok vurucu bir başlık olmasa gerek ama içeriği öğrenen kişinin yazıyı ilgiyle sonuna kadar okuyacagından emınım... Tahmın edecegınız uzere teknoloji denilince akla gelen ilk isim olan bilişim dünyasının duayeni, sayın krek memet den bahsedıcem.... boş zamanlarında debisi hacklemek gıbı fantezılerı olan krek, okul ve derslıktekı arkadasları gozundede oldukca populer bır konumdadır. adına arkadasları tarafından tezahurat yazılan kac kısı tanıdınız kı, ben cok sanslıyım cunku bızzat kendımın ona yazdıgım tezahuratları olan bır arkadasım var KREK MEMET... özgecmısıne bakmaya gerek yok bır rıvayete gore kı saglam bır rıvayet olduguna ınanıyoruz cunku cok testıslı bır kaynaktan aldık bu bılgıyı (mertten) memetın buyuk dedesının HZ.KARL MARX oldugu ve dedelerının mezopotamyalı komınıstlerden olup ahmetlıde sosyalıst ahmetlı devletını kurmaya calısmıs fakat dedesının omru vefa etmemıs bu yuzden vasıyetını kerek memetın yerıne getırmesı beklenmektedır. ıste boylesıne onemlı bır sahsıyettır kendısı krek memet...


özellikle son senesinde bıraktığı bıyıkla sınıf içerisinde bulunan tüm güruhların dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştı. hoş ilgi hiçbir zman üzerinden eksik olmamıştı. şuan o bıyıklara okadar alıştığımı farkettim ki kesip karşıma çıksa boynuna sarılıp hüngür hüngür ağlardım. haftaya gelecekmiş zaten iki gözüm :). daha fazla devam etmek isterdim ama buraya yazamıcağım şeyler geliyor aklıma o yüzden kesmek en iyisi saygılar sevgıler krek memete :D (not : eski yazıya ilavedir )
Etiketler: bizden

dayanamadım


bir şey söylemeyecektim lakin dayanamadım. hala görüyorum ki kürt ile pkk, kürtçe ile pkk aynı şey olarak algılanıyor.tamam bir şey demiyorum haklı olabilirsin tüm küfürlerinde hakaretlerinde lakin yaptığın hareketleri önce bir düşünmen gerekmez mi?. yaşanan son olaydan geriye gidiyorum. neymiş aynur doğan kürtçe şarkı söylemiş te yuhalamışlar istiklal marşı okumuşlar filan . peki kardeşim bağırıyorsun orda şehitlerimizin kanı kurumadı kürtçe şarkı söyleme. haklısın çok acılısın çok belli hatta o kadar acılısın ki şehitlerin ertesi günü caz konserine gelmişsin.


riyakarlıktan başka bir şey gelmiyor bana bu. zamanın da çatal attılar sen ise şimdi yastık atıyorsun çünkü eğlenmek için geldiğin yerde götün rahat etsin diye minder vermişler sana. hakkındır eğlen tabi ama bana şunu söyle, de ki kürtçe terörümü temsil ediyor, aynur doğan'ın orda söylediği kürtçe aşk şarkısı terörü mü simgeliyor. elbette bunların düşünüleceğini ben de biliyordum keşke söylemeseydi dedim kendi kendime ama sora dedim ki, nijeryalı bir çocuk istanbul da türkçe şarkı söyleyince sevineceksin kürt bir sanatçı kürtçe şarkı söylüyor diye yuhalayacaksın aynur doğanı kınıyorum burdan insanların acılı günün de geldikleri caz konserinde ki belliki acılarını hafifletmeye gelmişler kürtçe şarkı söylememeliydi.


evet gerçekten içimiz yanıyor orda 13 şehit vermedik sadece, 13 asker x13 insan x13 çocuk x13ana x13 baba x13 kardeş x13sevgili x13 dost x13 dayı x 13 hala x13 amca x13 teyze = çok öldük. bu kadar ölmek neden ? bu hep böyle mi gidecek ? herkes diyor ki bitsin artık ! tamam kardeşim bitsin sen bitmesi için ne yapıyorsun ? ben sana söyleyeyim bunun nereye kadar ne zamana kadar süreceğini, "şehit düşen" ile "ölü ele geçirilen"lerin aynı sudan içen yoksul çocuklar olduklarını kabul edene dek bu trajedi devam eder. sen yanında ki kardeşini kabul edene kadar devam edecek, sen ona kardeşin olduğun güvenini verene kadar devam edecek, asıl kötünün onlar olduna inandırana kadar devam edecek ama emin ol bu iş caz konserinde kürt bir sanatçıyı yuhalamakla olmayacak. çok güzel bir söz vardı kimin söylediğini hatırlayamadım şimdi diyor ki " kötü insanların türküleri olmaz " ne de güzel söylemiş. eğer hala hiçbirşey yapmayıp oturduğun yerden küfür etmeye devam edeceksen tek sözüm var sana türk bayrağına sarılıp şehidinin arkasından kürtçe ağıt yakan anadan utan....
-papağan gibiyiz azizim dedi,hayatın bize öğrettiği kelimeleri tekrar etmeye çalışan sopasına tünemiş çekirdeği oldukca mutlu...fakat ne ses diye cıkarttığımız o gürültü bize aittir.ne tünediğin sopa ne de çekirdek...

ayrılmalıyız vahit


yeter diyorum dile kolay 2 yıl geçmiş. bu süre zarfın da ismailimi yollamışım hederli, kederli, onsuz bir ay fazladan yaşamışım sen de vahit. ayrılmalıyız artık daha fazla sürdürmenin bi anlamı yok yapamayız biz bundan kelli. inan bana ne ansızın gelip gitmelerini ne de ellerinde poğaçalarla ve yüzünde ki kendi makinemle yaptığım poğaça gururu ifadesini özlemicem. inan bana bitmesinin sebebi, geldiğinde full paketimin yarıya inmesi değildi. oysa ki senden öğrenmiştim ben ince hesaplar yapmasını evi memura değil de öğrenciye verilmesi gerektiğini senden öğrenmiştim. haklısın ne de olsa öğrenciye anası babası gönderir kiran geçikmez. işte ayrılmamızın temel sebebi bu vahit öğrenci değilim ben artık zavallı bir işsizim benden sana hayır gelmez sen daha iyilerine layıksın. ama şunu bil arkadaşlarım hep imrendiler bana sana sahibim diye haksız da değillerdi imrenilcek insandın sen vahit. daha fazla devam etmek istemiyorum eşyalarımı topladım faturaları ödedim depozitomu iç ettim daha da beni kimse tutamaz vahit hoşçakal. özledim seni ismail, bak vahiti terkettim nerdesin ?